Düğün Hediyesi

Şu aralar kitapçılarda en popüler olan nedir diye sorsanız, kapakları romantik görsellerle bezenmiş, albenisi olan romantik romanlar derim. Eleştirel yaklaşıyor gözüküyor olsam da bu tarz romanlar insanı hayatın gerçeklerinden uzaklaştırabiliyor üstelik mutlu sonları kim sevmez. Kadınlar bayılır!

Bir market turunda kitapçıya da uğrayayım, yeni neler var bir bakayım derken ince olması sebebiyle gözüme çarpmıştı Düğün Hediyesi. Şeker mi şeker kapağıyla çıtır çerez kitaplar kategorisindeydi; en fazla iki günde biter zaten, oku gitsin demiştim.

Başrolde yine hayatı alt üst olmuş bir kadın var; Julie. Hayatını mahveden muhteşem erkeğe karşı koymaya çalışıyor. Kahramanımız aslında hayatının mahvolmadığını anlamak için daha da dibe batıyor ama fark ediyor ki, asıl istediği şeyleri yapıyor olmak hiç de dibe batmak değil. Bu açıdan ilginç olarak değerlendiriyorum kendisini. Başımıza gelen o kötü şeyler acaba gerçekten kötü mü? Yoksa bir süre sonra, bunları yaşamam gerekliymiş mi diyoruz? Spoiler vermeden bu şekilde özetleyebiliyorum ancak:)

Bir yere kadar çok bilindik ve sıkıcı bir şekilde ilerliyor, bir yerden sonra biraz sarıyor insanı, sanırım bu yüzden bir yerde çok sıkıldığımı hissedip, sonra bu kadar kısa bir kitabı yarıda bırakamam diyip devam ettim. Kitapları yarım bırakmamaya çalışıyorum, gurur meselesi oldu.

Yazar Lucy Kevin'in Dört Düğün Bir Fiyasko serisinin ilk kitabıymış bu, yani muhtemenlen çok yakında serinin diğer kitaplarını da raflarda göreceğiz. Belki onları bu kitaptan çok daha fazla sevebilirim, belli mi olur.